Bir süredir o kadar çok resim, kalıp, inanış, söylem, bilgi ve görüntü kırılıyor ki içimde; sevgi sandığım o kadar çok bağımlılıkla karşılaşıyorum ki “peki o zaman öyle olsun kırılan kalbim olsun” demeyeceğim.
Çünkü bu kırılanlar sayesinde özgürleştim, özgürleştikçe gerçek sevgiyle tanıştım.
Sevginin gerçek halinde, üzümün bağı armudun sapı gibi bahaneler, ön arka koşullar, seni bağlayan şeyler yokmuş gördüm.
Sevgi nesnesinin yokluğunda nefret yokmuş; fark etmekle kalmadım, iyice anladım.
Gitmek, arzu etmemek, tercih etmemek, bırakmak, sevmemek değilmiş.
Bunların tersi hiç değilmiş.
Sevmek bir oluşmuş; kırılan kalbin olsa da severmişsin ve fakat gidebilirmişsin.
Sevmek bir halmiş gitmek ya da bırakmaksa bir seçim ve seven gitse de bıraksa da sevmekten vazgeçmezmiş, nefretten bahsetmezmiş.