Dünyanın En Uzun Süren Mutluluk Araştırmasından Notlar

İnsanoğlu çağlar boyunca mutluluğun sırrı üzerine düşünmüş ve mutlu olmak için çabalamıştır. Hayatı güzelleştiren, bizi mutlu ve sağlıklı tutan şeyler nelerdir? Çok şöhret sahibi olmak ya da çok zengin olmaktır diye düşünüyorsanız yalnız değilsiniz. Fakat gerçekten böyle mi? Psikiyatri uzmanı Robert Waldinger, Harvard Üniversitesi’nin yaptığı en uzun soluklu araştırmanın verilerine dayanarak, -tam 75 yıl süren ve 724 erkekle devam eden bir araştırma- mutluluk üzerine beklenmedik sonuçlara ulaşıyor. Ne para ne ünlülük… insanı en mutlu eden şey, yakın insan ilişkileri.

TEDx için de konuşan Waldinger, konuşmasını Mark Twain’in bir sözüyle kapatıyor. Twain, yüz yıldan fazla bir süre önce, geri dönüp hayatına bakmış ve şunu yazmış: “Hayat öyle kısa ki; tartışmalara, özür dilemelere, kıskançlıklara, hesap sormalara zaman yok. Sadece sevmek için zaman var ve bunun için, tabiri caizse sadece ‘bir an’ var.” Konuşmanın geri kalanında ise, 75 yıldır devam eden mutluluk araştırması hakkında şunları söylüyor.

Sağlıklı bir hayat, iyi ilişkilerle inşa edilir

“Hayatımız boyunca bizi sağlıklı ve mutlu eden şeyler nedir? Eğer, şimdiden geleceğiniz için yatırım yapacak olsanız, zamanınızı ve enerjinizi neye harcardınız? Yakın zamanda, 1980-1999 arası doğanlara, (bunlara Y nesli deniyor) hayattaki en önemli hedeflerini soran bir araştırma vardı. % 80’den fazlası, hayattaki en önemli hedeflerinin zengin olmak olduğunu söyledi. Aynı genç yetişkinlerin %50’si, hayattaki diğer bir önemli hedefin meşhur olmak olduğunu söyledi.

Daima, çalışmamız, çabalamamız ve daha çok başarı elde etmemiz söylenir. İyi bir yaşam sürmemiz için, böyle şeyleri kovalamamız gerektiği izlenimine kapılırız. İnsanların tüm hayatlarını, yaptığı seçimlerini ve bu seçimlerinin onlara neler getireceğini anlamak neredeyse imkansızdır. İnsan yaşamına dair bilgimizin çoğunu onlardan geçmişi hatırlamalarını isteyerek öğreniriz ve bildiğimiz gibi, tecrübeler ancak yaşayarak edinilir. Hayatta başımıza gelen şeylerin büyük çoğunluğunu unuturuz ve bazen de hafıza tamamıyla yaratıcıdır.

Bütün hayatımızı zaman içerisinde geliştiği gibi izleyebilsek nasıl olurdu?

Ergenlik dönemlerinden yaşlılık dönemlerinin sonuna kadar, insanları gerçekten mutlu ve sağlıklı tutan şeyleri görmek için incelesek nasıl olurdu?

Biz bunu yaptık. “Harvard Yetişkin Gelişimi Çalışması” belki de yetişkin hayatı üzerine yapılmış en uzun süreli araştırmadır. 75 yıl boyunca, 724 erkeğin hayatını yıldan yıla, işlerini, ev yaşamlarını, sağlıklarını ve tabii ki bütün bu süreç boyunca hayat hikayelerinin ne hale geleceğini bilmeden sorarak izledik.

Bunun gibi araştırmalar son derece nadirdir. Bu tür projelerin neredeyse hepsi on yıl içerisinde dağılır, çünkü bir sürü insan araştırmadan çekilir ya da araştırma fonu kesilir veyahut araştırmacıların dikkati dağılır veya ölürler ve kimse de topu hedefe koşturayım demez. Fakat, şansın ve birkaç araştırmacı neslin kararlılığının birleşimi sayesinde bu araştırma devam etti. Başlangıçtaki 724 adamımızın 60’ı hâlâ yaşıyor, hâlâ araştırmaya katılıyor, çoğu 90’lı yaşlarındalar. Şimdi de bu adamların 2000’den fazla çocuğunu incelemeye başlıyoruz. Ben de, araştırmanın dördüncü yöneticisiyim.

1938’den beri, iki farklı grup adamın yaşamları izlendi

İlk grup, araştırmaya başladığında Harvard College’da ikinci sınıf öğrencisiydi. Hepsi, üniversiteyi II. Dünya Savaşı sırasında bitirdi ve sonrasında çoğu görev almak üzere savaşa katıldı. İzlediğimiz ikinci grup ise, Boston’ın en yoksul muhitlerinden, araştırmaya 1930’ların Boston’ındaki en sorunlu ve yoksul bazı ailelerinden oldukları için özellikle seçilen bir grup erkekti. Ekseri gecekondularda, birçoğu sıcak ve soğuk musluk suyundan yoksun yaşıyordu.

Araştırmaya katıldıklarında, bu gençlerin hepsiyle görüşme yapıldı. Muayeneden geçirildiler. Evlerine gidip anne-babalarıyla görüştük. Sonra bu gençler, her kesimden yetişkinler oldular. Fabrika sahibi, avukat, duvarcı ve doktor oldular, biri de Birleşik Devletler Başkanı. Bazıları alkol bağımlısı oldu. Birkaçında şizofreni ortaya çıktı. Kimi sınıf atladı; en alttan mümkün olduğu kadar en üste ve kimisi bu yolculuğu aksi yönde yaptı.

Bu araştırmanın kurucuları hiçbir suretle benim bugün burada durup 75 yıl sonra, size bu araştırmanın hâlâ sürdüğünü söyleyeceğimin hayalini bile kurmamışlardır. Her iki yılda bir, sabırlı ve kendilerini bu işe adamış araştırma grubumuz deneklerimizi arar ve onlara tekrar yaşamlarına dair birtakım sorular yöneltebilir miyiz diye sorar.

Boston’ın yoksul kesiminden birçok erkek “Neden hâlâ beni incelemek istiyorsunuz? Hayatım hiç de ilginç değil.” diye sorar. Harvard erkekleri bu soruyu asla sormaz.

Bu hayatları iyice anlayabilmek için, onlara sadece anketler yapmıyoruz. Onlarla yaşadıkları yerde görüşürüz. Doktorlarından hastalık geçmişlerini alırız. Kan testi, beyin taraması yaparız, çocuklarıyla konuşuruz. Eşleriyle en derin meselelerini konuşurken videolarını çekeriz. Yaklaşık on yıl önce, en sonunda eşlere, araştırmanın üyeleri olarak bize katılırlar mı diye sorduğumuzda, kadınların çoğu “Anlaşılan zamanı geldi.” dedi.

Sosyal ilişkiler gerçekten yararlıdır, yalnızlıksa öldürür

Peki neler öğrendik? Bu hayatlardan ortaya çıkardığımız on binlerce sayfalık bilgiden alınan dersler neler? Zenginlik, şöhret ya da çok çalışmakla ilgili değiller. Bu 75 yıllık araştırmadan aldığımız en net mesaj şudur: İyi ilişkiler bizi daha mutlu ve daha sağlıklı tutar. Bu kadar.

İlişkilerle ilgili üç büyük ders aldık.

Birincisi, sosyal ilişkilerin gerçekten yararlı olduğudur ve yalnızlıksa öldürür. Sonunda, aileye, arkadaşlara, topluma daha sosyal bir şekilde bağlı olan insanların, daha mutlu, bedensel olarak daha sağlıklı olduğu ve çevresi daha sınırlı kişilerden daha uzun yaşadığı anlaşıldı. Ayrıca yalnız yaşamanın zararlı olduğu ortaya çıktı. Diğerlerinden daha yalnız olan insanlar, daha mutsuz olduklarını, sağlıklarının orta yaşların başlarında bozulduğunu, beyin fonksiyonlarının daha erken gerilediğini ve yalnız olmayanlardan daha kısa yaşadıklarını anlar. Üzücü gerçek şudur ki; ileride her beş Amerikalıdan en az biri yalnız olduğundan şikayet edecek.

Önemli olan, yakın ilişkilerinizin mahiyetidir

Kalabalıkta da yalnız olabildiğinizi ve evliyken yalnız olabileceğinizi biliyoruz, dolayısıyla aldığımız ikinci büyük ders; sadece sahip olduğunuz arkadaşlarınızın sayısı ve karşılıklı saygıya dayalı ilişki içinde olup olmadığınız değil, önemli olan, yakın ilişkilerinizin mahiyetidir. Anlaşmazlıkların ortasında yaşamanın sağlığımıza zararlı olduğu ortaya çıktı. Örneğin, şiddetli geçimsizliğin olduğu, muhabbetin olmadığı evliliklerin sağlığımıza zararlı olduğu, belki de boşanmaktan daha kötü olduğu anlaşıldı. Ayrıca güzel, sıcak ilişkiler yaşamak koruyucudur.

İyi, samimi ilişkilerin bizi yaşlılığın bazı sonuçlarından koruduğu görünüyor

Deneklerimizi 80’li yaşları boyunca izlediğimizden, geçmişe dönüp onların orta yaşlı hallerine bakmak ve kimlerin mutlu, sağlıklı seksenlikler olup kimlerin olmayacağını tahmin edebileceğimizi görmek istedik. 50 yaşlarında olduğu zamanlar hakkında bildiğimiz her şeyi bir araya getirdiğimizde, nasıl yaşlanacaklarını gösteren orta yaş kolesterol düzeyleri değildi. İlişkilerinden ne kadar memnuniyet duyduklarıydı. 50 yaşında, en tatminkar ilişkileri olan insanlar, 80 yaşında en sağlıklı olanlardı. İyi, samimi ilişkilerin bizi yaşlılığın bazı sonuçlarından koruduğu görünüyor. Eşlik ettiğimiz en mutlu erkekler ve kadınlar 80’li yaşlarında, bedenen daha çok acıları olduğu günler ruhen mutlu olduklarını belirtti. Fakat, mutsuz ilişkileri olan insanlar bedenen daha çok acıları olduğunu söyledikleri günler bunun daha fazla duygusal acıyla arttığını bildirdi.

İyi ilişkiler beynimizi de korur

İlişkiler ve sağlığa dair çıkardığımız üçüncü büyük ders, iyi ilişkilerin sadece vücudumuzu değil beynimizi de koruduğudur. 80’li yaşlarınızda, diğer kişiye güvenle bağlanmış ilişki içinde olmanın koruyucu olduğu anlaşıldı, öyle ki, ihtiyaç duyduklarında diğerine gerçekten güvenebileceklerini hissettikleri ilişkileri olan insanlar, hafızaları daha uzun süre kuvvetli kalan insanlardır. Partnerine tam olarak güvenebileceğini hissedemediği ilişkileri olanlar, erken hafıza zayıflığı çeken insanlardır. İyi ilişkiler de her zaman sorunsuz olacak değil. Seksenlerindeki çiftlerimizden bazıları birbirleriyle münakaşa ediyor, her gün, fakat diğerine gerçekten güvenebileceklerini hissettikleri sürece zor zamanlarında, bu kavgalar hafızalarını olumsuz etkilemiyor.

Demem o ki, iyi, samimi ilişkiler sağlığımıza ve mutluluğumuza yararlıdır mesajı, çok eski bir bilgeliktir. Neden bunu anlaması bu kadar zor ve kulak ardı etmesi bu kadar kolay? İnsan olduğumuz için. İstediğimiz şey anlık bir çözüm, hayatlarımızı güzelleştirecek ve bu şekilde tutacak elde edebileceğimiz bir şey. İlişkiler, darmadağın ve karmaşıklar ve aileye ve arkadaşlara yönelmenin zorluğu çekici ve büyüleyici olmamasıdır. Ayrıca ömür boyu olmasıdır. Asla bitmez. 75 yıllık araştırmamızda, emekliliğinde en mutlu olan insanlar, iş arkadaşları yerine bilfiil yeni oyun arkadaşları koymaya çalışanlardı. Tıpkı bu yeni araştırmadaki Y nesli gibi, deneklerimizin birçoğu genç yetişkinler olarak yola çıktıklarında şöhret ve zenginliğin ve yüksek başarının, iyi bir hayata sahip olmak için kovalamaları gereken şeyler olduğuna gerçekten inanıyordu. Fakat tekraren, bu 75 yılın üzerine, araştırmamız en başarılı olan insanların aile, arkadaşlar ve toplumla ilişkilere eğilenler olduğunu gösterdi.

Peki ya siz? 25 yaşındasınız diyelim ya da 40 veya 60 yaşında. İlişkilere önem vermek acaba nasıl görünüyor?

Neredeyse sonsuz ihtimal var. Filmin süresini insanlara zaman ayırmakla değiştirmek kadar basit bir şey olabilir ya da bitkin bir ilişkiyi, birlikte yeni bir şeyler yaparak canlandırmak, uzun yürüyüşler veya gece buluşmaları… Ya da senelerdir konuşmadığınız aile ferdine ulaşmak olabilir, çünkü şu pek bilindik aile kavgaları kin tutan insanları olumsuz anlamda etkiler.

Tags from the story
,
Diğer Yazıları: Nihan Kayalıoğlu

Lohusa Depresyonu Nedir?

Kelime anlamı doğum yapmış kadın. Google’da şerbeti, tacı, terliği, geceliği, ziyareti ya...
Devamı

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir