Farkında Ebeveynlik

Yaşadığımız can sıkıcı, üzücü, içimizi karartan olayların çokça olduğu bu dönemde birazcık olsun çocuklarımızla ilişkimizde biz ebeveynlere iyi gelecek bir yöntemden bahsetmek istiyorum. Yöntemi her ne kadar ben anlatacak olsam da ben de sadece uygulamış ve sonuçlarını almış bir anneyim. Korkudan değil sevgiden beslenerek büyüyen çocuklar yetiştirmeyi anlatan, doğal ebeveynlik yaklaşımının duayenlerinden “çocuğunuzla büyümek” kitabının da yazarı Naomi Adort.

Her çocuk doğduğunda bir anne ve bir baba doğar ve çocukları büyürken ebeveynleri de büyür. Çocuğunuzla birlikte çıktığınız bu yolculukta yaşadıklarınızı, onun düğmelerini ilikleyerek düzeltmek yerine artık kendi düğmelerinize bakacaksınız, böylece çocuğunuzla birlikte büyüyeceksiniz. O büyüdükçe olaylarınız değişecek her bir adımda kendinizi keşfedecek ve eğer bu fırsatı kendiniz için değerlendirirseniz de dönüşeceksiniz. Her kişi kendi ebeveynlik şeklini kendisi oluşturur, kalıplardan kilişelerden uzak kendi özünden çıkan sevgi dolu bir ebeveynlik tamamen kendi elimizde biliyorsunuz değil mi? Nasıl mı?

Çocuğunuza kızdığınız, ani tepki verdiğiniz, bağırdığınız, dilinizin tutulup hareket kabiliyetinizi yitirdiğiniz bir olay yaşadığınızda duracaksınız. Çünkü zihniniz sizi ele geçirdi! Karşınızdakine bağırarak, korkunuzu dibine kadar yaşatarak ona engel olamazsınız. Sizin bağırmamanız, korkmamanız için onu düzeltmek, değiştirmek yerine kendinizi düzeltmeye çalışmak daha kolay değil mi? Aynaya bakın karşınızdakini yansımanın gülmesi için onun ağzına tebessüm mü koyarsınız yoksa kendi dudaklarınızı hafifçe iki yana mı çekersiniz?

Tepki anında otomatik pilottan çıkmanızı sağlamak için öncelikle kendi yaşanmışlıklarınız dolayısıyla verdiğiniz tepkilerinizi karşınızdakini kalıba sokarak düzeltmeyeceğinizi kabul etmelisiniz. Az önce verdiğiniz tepkiyi verenin de siz olduğunu kabul etmelisiniz ki ilerleyebilelim. Bir sonraki aşamada tepkinizi dahi kontrol edebilecek hale gelebilirsiniz böylece keşkesiz bir ebeveynlik yaşayıp süreçten zevk alırsınız.

Olay anında tepki vermeden önce nefesinize dönün tutuyorsanız ya da hızlı hızlı alıyorsanız önce derin bir nefes alıp verip ve onu düzenleyin. Kontrol sizde! Sessizce kendinizle konuşup zihninizin size yaptırmak istediğine bakın. Bu olay size ne ifade ediyor, duygunuz ne? Geçmiş yaşanmışlıklarınız, bilgileriniz ve kalıplarınız bu duygunuzun nedenidir, bunları kağıda dökün. Ona söyleyeceğiniz her şeyin siz olduğunuzu kabul edin ve bu olayın merkezini bulun, en azından biraz irdeleyin. Her seferinde bunu yaptığınızda bir sonrakinde çok daha güzel sonuçlara ulaşacaksınız. Otomatik pilot yerine direksiyonda siz olacaksınız ve zihninizin sizi hareket ettirmesi yerine yavaş yavaş sevgili zihin sen şurada bir dur, benim çocuğumla konuşacak birkaç konum var diyip içinizdeki monologdan çıkıp çocuğunuzun da anlayacağı bir dilde diyaloga girdiğinizi göreceksiniz. Tepkileriniz anlık ve refleks şeklinde olmaktan çıkıp iki insan konuşmasına dönüşecek.

Vücudunuz zihninizin hakimiyeti altındayken söyledikleriniz gerçek niyetinizi yansıtmaz.
“Böyle davranmaması gerekirdi”, “asla öğrenemeyecek”, “sorumluluk almayı öğrenmeli”, “ziyan ediyor” gibi ve benzeri endişe kaynaklı tepkileriniz, görüşleriniz belki de size ait değildir? Belki de geçerliliğini bile yitirmiş eski kayıtlarınızdır? Bunlar çocuğunuzu olduğu gibi olduğu haliyle anlayıp sevebilmenizin önünde duran soyut engeller olabilir mi? Zihninizin kontrolü altındayken çocuğunuza nasıl davrandığınızın farkına varın, onun için söyleceğiniz her tespit için önce dönüp kendinize bakın. Şuanda zorlandığınız bir konuda önünüzü açacak çok önemli bir noktayı geçmenize olanak sağlayabilir. Bu şekilde bir yaklaşımla en büyük iyiliği kendinize yaptığınızın da farkına varın böylece çocuğunuzla geçirdiğiniz sürelerde onunla ilgili gelecek kaygısına kapılmak veya endişeler yüzünden sinir krizleri geçirmek yerine sadece sevgiyle onun yanında kalır hale geleceksiniz.

Başlarda bunu yapamazsanız bile sorun yok, bu “kasınızı” geliştirdikçe olayların keyfini çıkaracak sonuçlarından yeniden doğacaksınız. Bu sırada çocuğunuzu gerçekten dinleme fırsatı yakalayacaksınız. İçinizin sesinden kurtulup onun ne demek istediğini anlamak için dinleyeceksiniz. Göz teması kurup kendi yaşanmışlıklarınızdan uzak gözlerle onu anlamak için dinlediğinizde o da anlaşılmış olmanın dayanılmaz hafifliğiyle size tepki verecek böylece aranızda güvene dayalı bir bağ oluşacaktır.

Çocuğunuzun yapmak istedikleri ve becerileri konusunda ona inanın. Çocuklar serbest kaldıklarını hissettiklerinde kendi duygu, düşünce ve çözümlerini ortaya koyabilirler. Hızlı ve doğal bir şekilde size burada bahsettiğim yöntemi sizden görerek fakat farkında olmadan uygularlar.

Siz dönüşürken onlar da dönüşür…

Yeter artık, sana kaç kez dedim bağırarak konuşma, bu ses beni deli ediyor! Dayanamıyorum sus! Çocuğu çok bağıran anne bu sözleri söylemeden önce nefesine yöneldi kendini ve düşünceleri fark etti. Akan monologdan çıkıp derin bir nefes aldı sonra bu yüksek tonun ona endişe, tedirginlik ve belirsizlik ifade ettiğini anlayıp oğluna, Ali biliyor musun sen yüksek sesle konuşunca sana bir şey oldu sanıyorum ve korkuyorum. Korkunca tepkilerime her zaman hakim olamıyorum, seni üzmek istemiyorum. Seni üzünce ben de üzülüyorum bugün biraz zor bir günümdeyim biraz daha sessiz konuşabilir misin? Ali annesine sarılır konuşmaya çalışırım anne sen iyi misin der. Karşılıklı olarak anlaşılmak her iki tarafı da mutlu eder. Yaşam devam ettikçe olaylar da eder ama onlara karşı geliştirdiğimiz tutum süreklilik gösterince sonuçları her seferinde güzel olacaktır.

“Çocuğunuzla ilişkinizi bir savaş olmaktan çıkarıp özgür ve keyifli bir deneyime dönüştürün” Naomi Aldort’un dediği gibi…

Diğer Yazıları: Nihan Kayalıoğlu

Hep Neden Der, Sorar, Konuşur, Stres Yapar Ve Yorar!

Bu tatlı çocuğa, dün @pinargogulan dan öğrendiğim üzere ona hamileyken neler olduğunu...
Devamı

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir